Bilgisayar, tablet ve özellikle de akıllı telefonlar, çoktandır hayatımızın olmazsa olmazı haline geldi.
Eskilerin “Issız bir adaya düşseniz yanınızda en çok olmasını istediğiniz üç şey
ne olur?” diye klasik bir
sorusu vardı.
Bugün bu soru dünyanın neresinde sorulursa sorulsun hiç kuşkusuz ilki ya da ikincisi mobil telefon olacaktır.
Bu akıllı makineler, yapay zekâ ile birlikte yakın bir gelecekte özellikle gençler arasında ilk sıraya çıkarsa hiç şaşırtıcı olmayacaktır… Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre dünya genelinde ilkokulların yüzde 46,7’sinde, Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde ise yüzde 98’inde bilgisayar kullanılıyor.
Bireysel anlamda baktığımızda da öyle ya da böyle sanal dünyanın bir parçası haline gelmeyen yok gibi.
Peki bu durum endişe verici mi yoksa kolaylık ve keyif mi?
Bilim insanları dersliklerde bilgisayar veya tabletin kullanılmasının avantaj sağladığı konusunda aynı görüşleri paylaşmıyor. Tıpkı yaşamdaki artı ve eksileri gibi.
Yapay zekâ konusunda kopan fırtınalar ve peş peşe alınan kararlar da bunun bir parçası.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Avrupa Parlamentosu ve üye ülkeler, dünyadaki ilk “Yapay Zekâ Yasası” konusunda alelacele anlaşmaya varmaları da bu yüzden.
Yeni yasayla yüz tanıma amaçlı veri tabanı oluşturan bütün sistemler yasaklanıyor.
Su, enerji, yargı, sağlık ve biyometri gibi alanları yönetmek için kullanılan yapay zekâ sistemleri “yüksek risk” kapsamına alınarak, çok daha katı kurallar getiriyor…
Eğitime ve öğrencilere katkısı
Almanya’da bir grup araştırmacı bilgisayar ve tabletlerin çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini savunarak, yuva ve ilkokullarda dijitalleşmeye karşı bir imza kampanyası başlattı.
Bilim insanları dersliklerde bilgisayar veya tablet kullanılmasının avantaj sağladığı konusunda aynı görüşleri paylaşmıyor.
Gelin önce bu konudaki görüşlere bir göz atalım:
– Tablet ve bilgisayar çocukları akıllı yapmıyor, aptallaştırıyor!
– 4 – 11 yaşındaki çocukların gittiği yuva ve okullarda dijitalleşme sürecinin ertelenmeli!
– Burada söz konusu olan dijital teknolojilerin kullanılmasının yasaklanması değil, sadece dersin asıl amacının ne olduğunun hatırlanması olmalı.
– Kendimize şu soruyu sormalıyız: Öğrenmedeki asıl hedef ne ve bu hedefe ulaşmada analog ve dijital medyadan nasıl faydalanabiliriz?
– Ve soru şu olmamalı: Hangi yeni teknikler mevcut ve bunları okullarda nasıl kullanabiliriz?
– Eğitim kurumları, bireylerin kendi ilgi alanları ve eğilimlerine uygun şekilde nasıl gelişim sağlayabileceklerine
ve aynı zamanda nasıl toplumsal yaşamın bir parçası olacaklarına odaklanmalı.
– Bilgisayara karşı olmak, teknik düşmanı bir eğilim ve benzeri görüşler 1990’lardan beri var. Piyasaya her yeni teknoloji geldiğinde bazı insanlar paniğe kapılıyor.
– Aşırı bilgisayar kullanımı nedeniyle oluşan konsantrasyon güçlüğü, eleştirel bakışı ve sorunları çözme yeteneğini engelleyebilecek bir pasif öğrenme deneyimine yol açabilir.
– Bazı araştırmalara göre aşırı bilgisayar kullanımı nedeniyle uzun süre oturulması sonucunda bedensel sağlık olumsuz etkileniyor ve bu da kilo artışına, uykusuzluğa ve anksiyete bozukluğuna yol açabiliyor.
– Bu korkuların çoğu, internet ve sosyal medyanın gençler üzerindeki etkilerine ilişkin olarak genelleştirilen kaygılarla ilgili olsa da aradaki bağlantının anlaşılabilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerekir.
– Dijital teknolojilerin okuma, yazma, hesap yapma, el becerileri ve görsel mekân hafızasını iyileştirdiğine dair araştırmalar da var.
– Bazı araştırmalar, interaktif yani kullanıcının aktif katılabildiği dijital teknolojilerin çocukların dil öğrenimini, bir şeye odaklanıp üstesinden gelme yeteneğini ve hafızasını geliştirdiğini ortaya koyuyor.
– Robotik, kodlama, dil öğrenme, fonksiyonel heceleme ve matematik… Teknoloji bir alet çantası gibi, onun sayesinde bilgiye ulaşma imkânımız oluyor ve bize yaratıcılık kazandırabiliyor. Bu da düşünme, fikir oluşturma, bir konuda kendi bakış açısı geliştirme, dikkat ve yaratıcılığa katkıda bulunuyor.
– Doğru soru şu olmalı: Öğrenmeyi ve dersi iyileştirmek ve bundan korkmamak için doğru teknolojileri nasıl kullanmalı?
– Çocuklar ve eğitimciler birlikte çalışarak sağlıklı bir dijital dünya kurmak mümkün olabilir.
– Söylediklerine göre amaçları çocuklara eleştirel düşünmeyi ve analiz yapma yeteneğini kazandırmak, ancak dijital eğitim yönündeki kararları çocukların elinden almak oldukça ironik!
DW’in haberi bu yönde. Farklı tarafların görüşlerini enine boyuna tartıştırarak doğru olanı yakalamaya çalışıyor.
Zor hem de çok zor bir konu. Destek de eleştiri de hiç eksik olmayacak. Hele ki “yapay zekâ”dan sonra!
Peki doğru olan ne?
Çocuk, yetişkin demeden tüm yurttaşlarımızı bu yeni dünyaya hazırlamak birinci önceliğimiz olmalı.
Nasıl mı?
Gözü kapalı destekleyerek ya da karşı çıkarak değil, doğru ve yerinde kullanmayı sağlayarak ama özellikle de doğru sorular sorarak.
Adı üstünde makine! Doğru soru sormadan doğru cevap alamazsınız!
Özetin özeti: Teknolojinin köleleri değil, kullananı olalım…